develop free website

Minnettarlık: Hayattayım
ve Şanslıyım

Canan İlter

ENSO Kurucu Ortağı

Bazen günler sahip olduğumuz değerleri hiç fark etmeden geçer, gider. Sanki elimizin altında olan ne varsa zaten hep oradadır ve sanki hep orada kalacaktır. Basit diye nitelediğimiz şeyler için çok aklımıza gelmez şükür etmek; Bir derin nefes almanın, bir yudum su içebilmenin değerinin farkına varmayız çoğu zaman. Masada önümüze gelmiş bir çilek oraya nasıl geldi hiç düşünmeyiz. Bir çileği tarlada kimler yetiştirmiş, kimler toplamış, kimler taşıyıp marketlere kadar getirmiş ve kimler alıp yıkayıp önümüze getirmiş… Düşünmeyiz. Yediğimizi bile fark etmediğimiz günler olmaz mı? Olur. Ne yediğimizi hatırlamayız. Halbuki ağzımıza atmadan bir arkasında dizili olan emeği düşünüp yesek iki çilekle bile doyabiliriz. Minnet de her şey gibi önce fark etmek ve değerini anlamakla başlıyor.

The Book of Joy’da bahsedilen sevincli bir yaşamın ve kalıcı mutluluğun sekiz temel taşından altıncısı kalbe dair olan Minnettarlık (Gratitude).

(Sevinçli bir yaşamın temel taşlarına linkteki yazımdan ulaşabilirsiniz: Aralık: Sevinç & Mutluluk Ayı)

Dalai Lama ve Desmod Tutu’nun bir ortak özellikleri de hayatlarının kıymetini her an hatırlayıp, her sabah gözlerini açtıklarında "Hayatta olduğum için şanslıyım, şükürler olsun ve onu boşa harcamayacağım." diyebilmeleri, bardağın hep dolu tarafına odaklanmaları. Bu ikilinin her yeni tecrübeyi ve her deneyimi bir hediye gibi ‘Harika!’ diye karşılayabiliyorlar olmaları, içindeki sürprizi, fırsatları ve olasılığı ile görebilme yetileri onlar için sevincin çok temel bir unsuru.

"Minnettarlık, her günü ve her anı, deneyimin kum saatinde akıp kaybolmadan önce kaydetmemize, kutlamamıza ve onlardan zevk almamıza yardım eder". 
Dalai Lama

(Gratitude help us catalog, celebrate, and rejoice in each day and each mommet before they slip through the vanishing hourglass of experience.)

Bir anlamda, hayatı fark ederek dolu, dolu yaşamanın tanımı bu söz. Bu da öncelikle anda olabilmeyi gerektiriyor. Karşımızda, etrafımızda olanları fark ederek yaşamak, zihni geçmişte veya gelecekte bırakmadan anda, önümüze sunulan ne varsa onunla orada olmayı önemsemekle başlıyor. Burada ve şimdi.

Şükretmek hayata verilen doğal bir tepki ve belki de hayatın tadına varmanın tek yolu diyor iki lider. Dalai Lama’nın sürgünde bile var olan fırsatlar için minnettar olabilme yetisi, onun sadece içinde bulunduğu koşulların gerçekliğini kabul etmesini değil, aynı zamanda her deneyimdeki fırsatı görmesini de sağlayan büyük bir bakış açısı değişimi ve genişliğidir. Minnettarlık bizi dar görüşlü bir şekilde hataya ve eksikliğe odaklanmaktan uzaklaştırıp yararın ve refahın daha geniş olan bakış açısına götürür.

Benim için bu yazıyı yazdığım günün sürprizi gerçekten harika. Buradaki harika tesadüf, bugünün canım kızım Gülce’nin doğum günü olması ve ayrıca benim ilk anne oluşumun yıl dönümü. Hayatımın çok minnet duyduğum bir anı onu ilk kucağıma alışım, ilk annelik duygusu. O benim hayatımın en güzel hediyelerinden biri. Sağlıklı bir bebek dünyaya getirip onla ilk göz göze geliş anımızı, minnet duygusunu yüreğimde çok derin yaşadığım bir andı. Ne şanslıyım ki tam o anın bir fotoğrafı da var.

İçimizdeki sevincin çoğalması için her akşam o güne dair ilk aklımıza gelen on şeye teşekkür ederek günü minnettar bitirmek inanın uykumuzu da daha değerli ve derin kılacaktır. Okuduğunuz için minnettarım.