how to build your own website for free

İş yerinde dramadan yaratıcılığa

Canan İlter

ENSO Kurucu Ortağı

Zor zamanlarda, işlerin beklenen şekilde gitmediği durumlarda, gerginliğin yükseldiği ortamları sıklıkla yaşarız. Böyle zamanlarda kendini gösteren bir ilişki döngüsünden bahsedeceğim. Karpman Drama Üçgeni olarak bilinen bu döngüde, kurban, zalim ve kurtarıcı diye tanımlanan üç rol vardır.

Gerginliği azaltmak, çatışmadan kaçınmaya çalışan kurtarıcılar, yardımcı olma başlığı altında, durumu düzeltmek için hızla çözüme atlarken, zalimler, gerilimi kontrol etmek için rekabetçi bir yaklaşımla, başkalarını suçlamaya veya “haklı olmanın” bir yolunu bulmaya bakarlar. Kurban ise, tükenmişlik hissi ile beklentilerinden vazgeçerken, öngörülerinden ödün verir ve üzerindeki sorumlukları başkalarına yıkmaya bakar.

Karpman Drama Üçgeni modeli, Transaksiyonel Analizin öncülerinden Stephen Karpman tarafından ortaya konmuştur. Muhtemelen hepimiz, günlük iş akışı içinde, ilişkilerimizin birinde veya daha fazlasında bu kısır döngüyü deneyimlemişizdir. Şimdi bu rollere kısaca bakalım:

Kurban – Her şey genelde bir kurbanla başlar; bir başkası tarafından haksızlığa veya zulme uğradığını hisseden bir kurban. Burada kişi kendini mağdur, güçsüz ve baskı altında hisseder ve durumunu umutsuz görür.
Kurbanın fark edilmesi genellikle kolaydır çünkü kendi durumları için başkalarını suçlarlar ve sıklıkla şikâyet ederler. Hiçbir kişisel sorumluluk veya değiştirme gücü hissetmezler. Sıklıkla ilgi çekmek için “Vay benim halime!” tavrını sahiplenir ve bir kurtarıcı ararlar. Ancak gözden kaçırdıkları nokta, karşılarına bekledikleri kurtarıcılar kadar zalimler de çıkacak olmasıdır.
Kurbanlar aynı zamanda örgütleri, hükümetleri, olayları da kendilerine zulmetmek için üzerlerine çekebilirler.

Kurtarıcı – Genelde kurbana duyulan sempati dolayısı ile, olaylarda muhakkak bir kurtarıcı ortaya çıkar. Kurtarıcı görünüşte kurbana yardım etmek veya onu kurtarmak için devreye girer, ancak gerçekte kurtarma nedenleri genellikle daha çok kendileriyle ilgilidir. İyi hissetmek için diğer insanların kendileri hakkında iyi hissetmesine ihtiyaç duyarlar. Diğer bir deyişle, ihtiyaç duyulmayı, ilgi görmeyi beklerler. Erken yaşlardan gelen bir alışkanlıkla, kendi sorunlarını ikinci plana atarak başkalarının sorunlarına odaklanmayı öğrenirler. Kendi sorunlarını çözmekteki çaresizliğini, başkalarının sorunlarını çözerek güçlü hissetmeye dönüştürürler. Diğerkâmlık olarak görülen bu kurtarıcı tutumlar, aslında kişileri kendimize bağımlı kılan ve her iki tarafa da zarar veren bir tutumdur.

Kurtarıcılar zamanla, pozisyonlarına ve sürekli yardım etmeye içerleme eğilimi gösterirler ve kendilerini kurban gibi görmeye başlarlar. Kendi ihtiyaçlarına göz ardı edip fazla hırpalanmış ve tükenmiş hissederler. Tüm sorumlulukları omuzladığını, kurbanın hiçbir şey yapmadığını ve hatta kendisinin takdir edilmediğini hissetmeye başlayan kurtarıcı, zalim rolüne geçip kurbanı cezalandırabilir.

Zalim (Zorba)– Zalimler, genellikle “Sadece yardım etmeye çalışıyorum, doğru olanı yapıyorum!” duygusuyla kurbana saldıran, zulmeden veya baskı yapanlardır. Kurbanı zorlar, eleştirir ve cezalandırırlar. Sert, otoriter ve bazı durumlarda insanlık dışı görünürler.

Aciz, çaresiz ve kontrolsüz duygularından ötürü sert çıkışlar yapan zalim, aslında bir kurban türüdür. Hissettiği korkuyu gösteremeyip onu öfke ile ifade ederek kendi problemleri için herkesi ve her şeyi suçlar. Korkusunu gizleyebilmek için rahatsızlığını öfkeyle ifade eder. Fiziksel ya da duygusal istismarla zulmetmeye başlayabilir.
Bu kişiler, kendi sorumluluklarını almaktansa etrafındaki herkese bu sorumlulukları dağıtır. Bazı durumlarda da zayıf gördükleri yönlerini, kendini daha güçlü hissettikleri ‘disiplinli olma’ kisvesi altında gizlemektedirler. Çünkü zalim kişiler zayıf ve aciz hissetmeye dayanamazlar.

İlişkiler, kurban, kurtarıcı ve zalimin döngüde yer değiştirmesiyle zamanla daha da karmaşık hale gelebilir.
 
Drama Üçgeni İş Başında
Bu döngüyü bir kez anladığımızda, drama üçgenini sıklıkla iş başında görebilirsiniz. Bunu bir metaforla özetlemek gerekirse;

Kurban bir çukurun dibinde yer almakta, kurtarıcı ise çukurun başında durmaktadır. Yanı başında duran ipi ya da merdiveni uzatarak kurbanı kurtarmak yerine, ona yemek vermektedir. Yapmış olduğu bu yardımların, kurbanı bulunduğu çukura sabitleyeceğini düşünemeyebilir. Zalim ise kurban pozisyonundaki kişiye zulmetmekten geri durmaz, kendi tarzında kurbanın bulunduğu yerin iyi olmadığını ve oradan çıkması gerektiğini taş atarak, acı şekilde öğretmeye çalışıyor olabilir.

Yine başka bir metaforla özetlemek gerekirse; kurban denizde teknesi su alan kişi gibidir. Deliği kapatarak sorundan kurtulmak aklına gelmediği için tüm gücüyle suları avuç avuç boşaltmaya çalışır. Ne kadar şanssız olduğundan yakınır ve sorundan kurtulmak için çok çaba harcar. Ancak maalesef ki gösterdiği çabanın işlevsiz olduğunu göremez. Panik ve endişe hali, yaratıcı ve üretici olmasını engeller.

Drama Üçgenini Ne Besler?
Drama üçgeninin yakıtı, kişisel sorumluluk eksikliğidir. Kurban için bu, seçimler ve sonuçlar için sorumluluk almamak ve bir suçlu arayışı çabasın içinde problemi sahiplenmeme anlamına gelir. Kurtarıcı için bu, kendi ihtiyaçlarını göz ardı ederken yaptıklarının kurban üzerindeki etkilerinin sorumluluğunu almamak anlamına gelir. Ve zulmeden için bu, olumlu niyetin kötü kullanılması anlamına gelir.

Ne yazık ki drama üçgenindeki bireyler, kendi ihtiyaçlarının karşılanması için bilinçsizce hareket etmektedirler. Perspektifi genişletip, daha büyük resmi göremezler ve sorumluluğa yönelemezler. Bu bağlamda, insanların başkalarını suçladığı “kurban hikayeleri” artarken, zaman içinde kurum kültürünün bir parçası oluverir. Böyle bir kültürün yaşatıldığı şirketlerde bu durum müthiş bir enerji kaybı ve yaratıcılık yoksunluğu oluştururken, problemler örtbas edilebilir, statükocu yapı baş gösterir. Sağlıklı bir geribildirim sistemi oluşturulamazken, bu söylemler alınganlık ve inkarla karşılanır.

Drama Üçgeni Örüntüsünü Nasıl Fark Ederiz?
Çalışanlar veya ekip üyeleri için kurban davranışına işaret edebilecek bazı ifadeler şunlardır:

Bize izin vermediler…
Burada işler daha da kötüye gidiyor…
Bize sadece bunu yapmamız gerektiği söylendi…
Bunu neden yapıyoruz bilmiyorum…
Bu zaten hep olur… bunu bize hep yapıyorlar…
Bu konuyla kimse ilgilenmiyor…
Bize ne istediklerini asla tam söyleyemezler…
Yöneticiler için kurban davranışına işaret edebilecek bazı ifadeler şunlardır:
Bu benim kararım değildi… Bunu asla seçmezdim
Bu yukarıdan aşağı geldi maalesef
Benim fikrim artık önemli görünmüyor
Müşteriler hep böyle...
Bu saçmalığı yapan biz değiliz! Reklam ajansımız…
Kurtarıcı Rolünü Tespit Etme
Daha az sıklıkta da olsa, kurtarıcı rolünde çalışan her düzeyde çalışan bulabilirsiniz.
İşte bir kurtarıcıdan duyabileceğiniz bazı söylemler:
Senden bunu beklemeleri gerçekten çok kötü…
Bu gerçekten berbat ama ben sadece haberciyim…
Yaptığım onca şeyden sonra aldığım teşekkür bu mu?
Sizler gerçekten beni hiç takdir etmiyorsunuz!
Ne istersen onu yap!

Zulüm Rolünü Tespit Etmek
Çoğu organizasyondaki güç dengesi göz önüne alındığında, en yaygın zalimler yöneticiler olacaktır; “Besle kargayı oysun gözünü” en temel söylem oluverir. Şöyle söylemler duyarız:
Tembel ve sorumsuz bunların hepsi!
Aptal mısınız?
Çok yanlış işler, saçma işler peşindesiniz hep. Şirketi mi batıracaksınız!
Ben size demiştim! Geldiniz mi şimdi benim dediğime…
Size fikrinizi soran oldu mu?
İşte böyle uzar gider tartışmalar… Bir bakarsınız akşam haberlerinde de karşınızda Drama Üçgeni; Birileri mağdur, birileri zalim oluvermiş. Gerçek problemi konuşup, soran, sorgulayan, çözüm arayan kalmamış meydanda.

Bu Kısır Döngüden Çıkmak İçin Çevik Bir Takım Olarak Neler Yapabiliriz? 
Drama üçgeni örüntüsünü gözlemlediğiniz anda sistem dinamiklerini anlayarak burada ortaya çıkan yakıtı çok iyi bir yaratıcı enerjiye dönüştürebilir, çözüm odağı ile çok yenilikçi bakış açıları kazanabilirsiniz. Unutmayalım ki yaratıcılık en sağlıklı güdümüzdür ve en yaratıcı fikirler en zor zamanlarda ortaya çıkar. Keder fikirlere dönüşür, fikirler yeni sistemlere, ürünlere, eserlere dönüşür. Bir şeylerden memnun olmama halinde hep yeni şeyler ortaya çıkacaktır.

Bu döngüdeki değişimi, kurbanın sesini çıkartıp sorunlarını açıkça dile getirip, sorumluluklarını almak için çaba göstermesi, kurtarıcının sadece başkalarının değil kendi ihtiyaçlarını fark edip sorumluluğunu alması ve sağlıklı sınır koymayı öğrenmesi ya da zalimin zayıf yönlerini ve zayıf gördüğü duyguları kabul edebilmesi ve öfkeli davranışlarının etrafındaki insanlara verdiği zararı fark edebilmesi mümkün kılmaktadır.

Değişim, çaresizlikten iddialı olmaya, kendine acımaktan kendine güvenmeye, başkalarını sorumlu tutmaktan kişisel sorumluluğu üstlenmeye, kendine ve başkalarına öfke ve suçluluk hissetmekten kendini ve başkalarını suçlamayı bırakmaya son olarak da dışsal onay aramaktan içsel onay aramaya dönüşmeye başladığında gerçekleşir.
Drama döngüsündeki kötümser, dar bir bakış açısı ve yıkıcı bir odak varken, yaratıcı ve yapıcı ilişki döngülerinde odak, geniş bir bakış açısı, vizyon ve bundan sonra yapılacaklar ve alınması gereken yol, yapılması gereken değişimler üzerindedir.

Özellikle zor zamanlarda içinde bulunduğumuz döngüyü gözlemleyerek fark etmeyi, sorunu, yanlışı kabul ederek, düşüncelerimizi, tutumlarımızı ve eylemlerinizi, en çok görmek veya deneyimlemek istediğimiz sonucu yaratmaya yönlendirmeye azami özen göstermeliyiz. İşte yılmazlık tam da burada başlayacaktır. Hayat o zaman çok daha kolay ve yaşanır, çok daha keyifli ve heyecanlı bir hal alacaktır.

Drama üçgeni örüntüsü fark edilip yaratıcı, üretken hale geçerken döngüdeki roller de şöyle değişecektir: Kurban, yaratıcı kişi olmak için değişir; sorunu yok saymak, inkâr etmek veya başkalarına yüklemek yerine sesini çıkartıp durumu netlikle ortaya koyarak çözüm arayışına girer. Yaratıcı, kendi hayatının yazarıdır ve eylemleri ve elde ettikleri sonuçlar için tam sorumluluk alır.

Kurtarıcı rolü, yol gösteren, yola ışık tutan kişi olmak için değişir. Cesaret verir ancak durumu kurtarmak için sorumluluğu üstlenmez, kurbanın gelişim yolunu kesmez. Yaratıcının güçlü bir vizyon ve eylem planı geliştirmesine yardımcı olmak için samimiyetle yaklaşır ve bol soru sorar, teşvik ve destek sağlar.

Zalim rolü ise yaratıcı döngüde, potansiyelin çok daha iyi kullanılması için meydan okuyan, enerjiyi yükselten bir role dönüşür. Meydan okuyan, yaratıcının elinden gelenin en iyisini elde etmesi için desteklemek amacıyla gerçekleri çekinmeden, samimiyetle ve yapıcı bir şekilde söyler. Öğrenmeyi, harekete geçmeyi ve sonraki adımların planlanmasını teşvik ederken yaratıcıyı sorumlu tutarak gelişmesine katkı sunar. Bir meydan okuyan, eleştiren, suçlayan veya kontrolü elinden bırakmayan tutum ve eylemlerini, bilinçli olarak başkalarını geliştirmeye yönlendirir.
Zor zamanlar, bir problem olduğunu öncelikle kabul edip bunun tam ne olduğunu anlamamız ve bu problemi yaratan kök sebepleri sorgulayıp çok daha iyi sistemler tasarlayıp, ortaya koyarak problemlere yaratıcı çözümler bulma zamanlarıdır. Yeter ki olaylara farkındalıkla geniş açıdan bakabilelim.

Bu bağlamda A. Einstein’ın şu sözünü de hatırlayalım: 

“Bir problemi onu yaratan bilinç düzeyi ile çözemezsiniz.”  A. Einstein

Faydalanılan ve Önerilen Kaynaklar:  
-David Emerald Womeldorff, The Power Of Ted* (*The Empowerment Dynamic)
-Diane Zimberoff, Breaking Free from the Victim Trap, Reclaiming Your Personal Power

 

Mobirise

Make your own website in a few clicks! Mobirise helps you cut down development time by providing you with a flexible website editor with a drag and drop interface. Mobirise Website Builder creates responsive, retina and mobile friendly websites in a few clicks. Mobirise is one of the easiest website development tools available today.

FOLLOW US!

Custom HTML Block

Click to Open Code Editor