The Book of Joy’da bahsedilen sevincin sekiz temel taşından yedincisi şefkat (compassion), sekizinci ve sonuncusu cömertlik (Generosity).
(Sevinçli bir yaşamın sekiz temel taşına linkteki yazımdan ulaşabilirsiniz: Aralık: Sevinç & Mutluluk Ayı)
Herkes şefkatin kıymetli bir amaç olduğu konusunda hemfikir olmasına rağmen, birçok insan için bunu anlamak ya da uygulamaya koymak zordur. Modern dünya şefkatten kuşkulanır çünkü doğanın vahşi ve acımasız bir çekişme ve rekabet içerdiği, aslında her şeye ve herkese karşı rekabet ettiğimiz inancını kabul etmişizdir. Bu bakış açısı ile, kazanma ve harcama odaklı hayatlarda, şefkat en iyi ihtimalle bir lüks, en vahim haliyle de ahmaklık gibi görünebilir. Ancak evrim bilimi, iş birliğini ve iş birliğinin ana duyguları olan empati, şefkat ve cömertliği türümüzün hayatta kalması için esas olarak görmektedir.
“Ben, ben, ben diye düşünmek kendiliğinden korku, güvensizlik hissi ve kuşku getirir. Bu tür bir insan hiçbir zaman mutlu olamaz ve o kişinin hayatının sonunda komşusu, onun ölmesinden mutluluk duyacaktır. Öyle değil mi?” diyor Dalai Lama ve ekliyor:
“Stalin’in ya da Hitler’in fotoğraflarına bakın ve yüzlerini Mahatma Gandi’nin yüzüyle karşılaştırın. Tüm gücü elinde tutan ama şefkati olmayan, yalnızca kontrol etmeyi düşünen kişi asla mutlu olamaz. Geceleri deliksiz uyuyabildiklerini sanmam. Her zaman korku içinde olurlar. Birçok diktatör her gece farklı yerde uyur. Yani, bu tür korkuyu yaratan şey onların kendi zihinleridir. Mahatma Gandi’nin yüzü hep gülümserdi, (...) güce saplantılı olmadığı için milyonlarca insan onu hatırlıyor.”
Modern kültür kendimize şefkat duymamızı zorlaştırır. Hayatlarımızın büyük kısmını, daima değerlendirilip, yargılandığımız ve genellikle bekleneni veremediğimiz bir başarılar piramidine tırmanmakla geçiririz. Ebeveynlerin, öğretmenlerin ve genel olarak toplumun diğer seslerini içselleştiririz ve kendimize karşı pek şefkatli olmayabiliriz. Ancak Dalai Lama, kendini korumanın, kendini sevmenin ve kendiyle ilgilenmenin doğamızın temeli olduğunu hatırlatıp, insanların sadece başkalarına karşı değil, kendilerine karşı da şefkat göstermeyi bilmeleri gerektiğinin de altını çiziyor.
"Kendine şefkatten yoksun olmak, kendimizle sert ve yargılayıcı bir ilişki şeklinde ortaya çıkar.
Birçok insan, eleştirel ve talepkâr olmadıkları takdirde âciz, itibar görmeye değmez olacaklarını ve sevgiyi hak etmeyeceklerini düşünür." Dr. Thupten Jinpa
(Lack of self-compassion manifest in a harsh and judgmental relationship with ourself.
Many people believe that unless they are critical and demanding, they will be failures,
unworthy of recognition and undeserving of love.)
Dalai Lama, baş tercümanı Jinpa’nın bu derin sözüne şöyle açıklık getiriyor; Kendilerine şefkatli davranmayanlar, kendilerine sanki makinanın bir parçasıymış gibi davranırlar. İnsanlar kendilerinden daha fazlasına sahip olmayı, daha fazlası olmayı, daha fazlasını başarmayı bekledikleri için kaygılı ve bunalımlı olmaya eğilim gösterir. İnsanlar başarılı olup tüm büyük ödülleri elde ettiklerinde bile, genellikle atlıkarıncadan düşmeyi bekleyen biri gibi aciz ve sahtekâr hissederler. Kendine şefkat duyma, kendini kabul etmeyle yakından ilintilidir ve aslında insani zaaflarımız için şefkat duymak, her insan gibi incinebilir olduğumuzun farkına varmaktır. Sonuç olarak, bu da başkalarına şefkat geliştirebilmenin temelidir.
Cömertlik için şöyle diyor Dalai Lama; "Aslında cömert bir ruha sahip olduğumuzda, sevincin diğer 7 şartını da uygulamış oluruz":
1. Cömertlik tüm insanlarla olan bağımızı gördüğümüz daha geniş bir bakış açısı içerir.
2. Dünyadaki yerimizi kavrayan ve başka bir sefer yardıma ihtiyacı olanın (maddi/manevi) biz olabileceğimizi kabul eden bir alçakgönüllülük barındırır.
3. Kendimizi çok ciddiye almamamız için bir espri anlayışı ve kendimize gülebilme yetisi geliştirir.
4. İçinde hayatı olduğu gibi kabullenme vardır.
5. Başkalarını bağışlama ve olabileceklerden vazgeçmeyi barındırır.
6. Bize verilen her şey için minnettarlık içerir.
7. Son olarak, başkalarına derin bir şefkat ve ihtiyacı olanlara yardım etme arzusuyla bakarız.
Tüm bunlardan başkalarına yardım etmeyi kendimize yardım etmek olarak da kabul edeceğimiz bir cömertlik doğar. Başkalarıyla ilgilenmek, başkalarına yardım etmek, sonuçta kendi sevincini keşfetme ve mutlu bir hayat sürme yöntemidir.”
"Cömert bir ruh olarak var olmak, bir huzur vahası, çevrenizdekilere dalga dalga yayılabilecek bir sükûnet havuzu olmaktır." Desmond Tutu
(Being a generous spirit in the World is becoming an oasis of peace, a pool of serenity that ripples out to all of those around us.)
2020’nin, cömertliği sadece maddi değil, zaman, emek ve bol sevgi ile derinden yaşattığımız, neşe ve sevinç dolu, kalıcı mutluluğu tadacağımız ve içselleştirebileceğimiz bir yıl olmasını diliyorum.
Bu yazım ile, 2020 az kala, Aralık ayında alıntılarla yazmaya başladığım The Book of Joy’ da verilen sevinçli bir yaşamın temel taşlarını tamamlamış oldum. Tadımlık bu paylaşımların ardından, umuyorum yaşanmış hikayeleri, son sinirbilim bilgileri ve kadim bilgelikle üç katlı nefis bir pasta tadında kaleme alınmış bu kitabı okuyacağınız bir zaman dilimi sizi bulacaktır.
Esenlikler diliyorum.